Uzay Çöpleri ve Durumsal Farkındalık (Space Situational Awareness: SSA)

Photo of author

Son 20 yıldır uzay sektöründe var olma çabası gösteren birçok ülke oldu. Sivil ve askeri uygulamalar arttı. Uydu hizmetleri hayatımızın bir parçası haline geldi. Uydu televizyonları, uydu haberleşme, seyr-ü sefer bunlardan sadece birkaçı.

1957’den beri yüzlerce uydu fırlatıldı ve bunlar yörüngeleri kirletmeye başladı. Dünya yörüngesinde bir uydu işletmek zorlaştı ve git gide daha da zorlaşıyor. Görevi biten uyduların birçoğu dünyaya düşmüyor.

GEO uydular mesela, ekvator düzleminde 35,786 km uzakta görev yapıyor. Yakıtlarının bitmesine yakın son bir manevra ile yörüngeden çıkıp mezarlık yörüngeye (graveyard orbit) gönderiliyor. Sonra bütün devreleri, antenleri kapatılıyor. İşte böyle bir uydu dünya çevresinde binlerce yıl dolanacak. Ne gelebilecek, ne gidebilecek. Alçak yörüngeli (LEO) uydular için durum daha da vahim. Yörüngesinde yavaş yavaş irtifa kaybediyor ve eğer hızı yeterince düşerse atmosfere girip yanıyor. Ancak bu durum dünya atmosferinin çok dışında olanlar için söz konusu bile değil. RASAT uydumuz 678 km irtifada dolanıyor ve onun için bile bu süre birkaç yüz yıl sürecek.

Yörüngede uydular kendi aralarında çarpışabiliyor ve bundan dolayı çok küçük parçalardan çok büyük parçalara kadar çöpler oluşturuyor. Her bir çöp parçası 7-8 km/saniye hızla hareket ediyor. Bir silahtan çıkan merminin 0.8 km/sn hızla gittiğini düşündüğümüzde bu parçalar 10 kat hızla gidiyor. Yani herbiri aslında ciddi birer tehdit.

Tarihte bu tehditi büyüten denemeler yapıldı. 11 Ocak 2007 yılında Çin kendi uydusunu yaptığı ASAT (Anti Satellite weapon) silahı ile vurdu. 2019 Mart ayında Hindistan benzer bir deneme yaptı. Her iki denemede de uzayı kirletmiş oldular. 2009 yılında ise Amerikan istihbaratı ve siviller için çalışan İridium-33 uydusu ile görevi bitmiş bir askeri Rus uydusu Kosmos-2251 çarpıştı. Bütün bu olaylar LEO yörünge için hesaplanması zor çöpler oluşturdular.

Bu çöplerden kaçınma manevrası yapabilmek için uydular üzerinde yakıt ve itki sistemi olması gerekiyor. RASAT uydusu için, hatta birçok küçük uydular (cubesat, cansat) için böyle bir sistem mevcut değil. RASAT’a şimdiye kadar çarpan olmadı.

Durumun farkında olmak (SA: Situational Awareness) kavramı Amerikan ordusu tarafından II. Dünya Savaşı sırasında ortaya kondu. Alman ve ittifak kuvvetleri arasındaki mücadelede savaş pilotlarının çoğu düşman ateş hattında olduklarının farkına varamamışlardı. Dolayısıyla vuruldular. Farkında olsalardı, kaçınırlardı. Kore ve Vietnam savaşlarında da benzer bir durum yaşanmıştı. Bu durum uzay için farkında olmak (SSA: Space Situational Awareness) şeklinde 2001 yılında yazılmış bir raporda açıklandı.

SSA neyi kasteder? Uzayda ne oluyor sorusuna cevap verebilme yeteneğini kasteder. Uzayda kim nerde, hangi yörüngede, bunu bilmek önemli. Amerika yörüngede dolanan 10 cm ve büyük çöplerin yörüngelerini kamuya açıyor. Eğer RASAT ve GK-2 uydusunun bir cisimle çarpışma ihtimali varsa, bu durum bize bildiriliyor, biz de hesap yaparak manevra ihtiyacı olup olmadığına karar veriyoruz.

Amerika ve Avrupalılar SSA üzerine farklı tanım yapıyorlar. Avrupalılar göktaşlarını, güneş rüzgarlarını da işin içine katıyorlar. Onlar da uydular için tehdit denebilir.

Amerika küresel olarak bu sistemi geliştirmiş tek ülke. Sisteme SSN (Space Surveillance Network: Uzay Gözetim Ağı) deniyor. Kuzey yarımkürede 25 noktada radar ve optik sistemler var. 10 cm ve daha büyük çaptaki cisimleri takip ediyorlar. Bu işi 1957’den beri yapıyorlar. Şimdiye kadar 25000 kadar cismi takip etmişler. Bunlardan sadece %7’si çalışan uydu, %15’i roket parçaları, %78’i ise çalışmayan uydular ve çöpler.

Takip edilen cisimler Ortak Uzay Operasyon Merkezi (Joint Space Operations Center (JSpOC))’a aktarılıyor. Biz de burdan bilgi alıyoruz. Burda verilen bilgiler aslında istenen kişiye veriliyor, ancak Amerika’nın askeri uydularına ait yörünge bilgileri verilmiyor.

Amerika’nın SSN ağı bile kendi içinde eleştiriliyor. Çünkü yüksek irtifadaki yörüngeleri tespit noktasında eksikler olduğu söyleniyor. Çoğunlukla askeri amaç için kullanılan bu ağa başka yetenekler de eklemeyi planlıyorlar.

Avrupa Birliği, Avrupa Uzay Ajansı eliyle daha kapsamlı çalışmalar yapıyor. Ancak onlar da uzay trafiğini takip noktasında tamamen bağımsız değiller. Yapılan çalışmalarda her zaman tartışma çıkmıştır. Bu işe ESA mı baksın, EDA mı? (EDA: European Defence Agency). Bu manada Avrupa Birliği (EU) projeleri hep gecikmiştir. Galileo seyr-ü sefer sistemi de geciken programlardan bir tanesi.

Böyle bir sistem başka hangi ülkelerde var? Fransa’nın kendi çalışması var (GRAVES space radar). Rusya ve Çin’in de benzer sistemleri var. Türkiye’de ise bu çalışmalar yeni.

Böyle bir sistemin kime ne faydası var? Çok uydu işletmek istiyorsanız böyle bir sisteme ihtiyaç var. Başkalarının verdiği bilgiyle gidemezsiniz. Biz şu an Amerikanın verdiği bilgiyle uyduları işletiyoruz. Güvenli ve sürdürülebilir bir uzay için bu sistem gerekli.

Ayrıca yörüngede hangi uydular var, bunların özellikleri neler, sizin uydularınız için bir tehdit söz konusu mu, bunları bilmek ve hatta yerde ona göre hareket etmek askeri açıdan önemli. Tepemizden kimler geçiyor, bilelim değil mi? Olay sadece çöp takibi değil, aynı zamanda istihbarata karşı koyma (İKK) konusudur.

Böyle bir sistemi yapmak zor mu? Bunun için güçlü teleskoplar ve radar sistemlerine ihtiyaç var.

Sorulması gereken esas soru ise şu:

SSA sistemini bütün dünyanın takip edebileceği bir sistem haline getirebilir miyiz?

Her ülke kendi sistemini kuruyor ama ilerde çok daha fazla uydular yörüngeye girdiğinde Uzay Trafik Yönetimi (Space Traffic Management) bir merkezden yapılması gerekiyor. Nasıl olacak? Çok yakında sorunlar büyümeden buna bir çözüm bulmak gerekiyor. BM nezdinde yapılacak bir çalışma belki bunun çözümü olabilir, ama her ülkenin farklı ihtiyaçları ve ayrıca askeri çalışmaları var. Bunların açığa çıkması istenmediği için bu çözüme yanaşmayacaklardır.

Ama eninde sonunda insanlar bilgi paylaşımı yapmadan uzayı rahat kullanamayacaklardır.

Yazan: Doç. Dr. Lokman Kuzu

Yorum yapın